• TR | EN
  • Tarih: 16.03.2020

    VİRÜS DE NE Kİ?

    Malumunuz, son 1, 5 aydır dünyada bir “virüs olayı” yaşanıyor. Adeta felaket senaryolu bir film seyreder gibiyiz.

      Önce şu “Virüs de neymiş?” sorusuyla başlayalım:   Virüsler hücre yapısı sergilemeyen, ışık mikroskoplarıyla görülemeyecek kadar küçük mikroplardır. “Yapıları” ve “yaptıkları” çok çok basittir; inanın, son derece basit... Ortada nesillerini sürdürmelerini sağlayan genetik materyalleri (ya DNA ya da RNA) ve onun dışında da onu koruyan örtülerden (kapsid, zarf) ibarettir. Yapmaya çalıştıkları da son derece basittir: Hangi hücreye, örneğin hangi insan hücresine girebildilerse o hücreyi kendilerine tutsak ederler ve yalnızca kendileri için, ihtiyaç duydukları maddeleri üretsinler, sonuçta kendilerini çoğaltsınlar diye, köleleştirirler. Dolayısıyla insan, bir virüs ile enfekte edildikten sonra asıl görevini yapamaz hale gelmiş olan hücresini kaybeder; o hücre hangi doku ya da organa ait bir hücreyse artık o organ ya da dokuyla ilgili görevini yapamaz. Çoğu zaman da virüsü çoğaltırken, buna göz yummayan insan hücrelerince öldürülür. Yanlış okumadınız; insan, bağışıklık sistemini devreye sokarak bu hataya düşmüş, misyonunu kaybetmiş, yoldan çıkmış ve artık vücudun kötülüğüne çalışmaya başlamış olan “kendi hücresini öldürür”. Bağışıklık sistemi virüsle enfekte hücreleri zaman içerisinde, sabırla temizleyebilecek yeterlilikteyse virüsten vücudu kurtarmış olur. Bunu beceremezse de, hastalığın ağırlığına bağlı olmak üzere, ya uzun süre bu hastalığın pençesinde oradan oraya savrulur ya da... Ölür... Virüslerin kendilerine özgü bulaşma yolları vardır. Hiçbir virüs sağlam ciltten bulaşamaz. Virüslerin büyük çoğunluğu ağzımız, gözümüz, midemiz, bağırsaklarımız gibi ıslak ve nemli tutulması gereken bölgelerimizi kaplayan, adına “mukoza” dediğimiz dokulardan ya da iğne batması gibi hasarlanmış cildimizden bulaşır. Solunum yolundan bulaşan virüsler büyük çoğunlukla boğaz, burun, akciğerler gibi solunum sistemini oluşturan doku ve organlarda hastalık yaparlar. Dolayısıyla bulaşmaları da salya, burun akıntısı ve balgam gibi solunum sistemi salgılarıyla olur. Sağlıklı bireylere bulaşma bölgeleri de bu salgıların temas ettiği solunum yolu mukozalarıdır. Bu virüsler, birkaçı hariç genelde zarflı virüslerdir. En dışlarında adeta zeytinyağı gibi dayanıksız bir kılıf bulundururlar. Bu nedenle, dış dünyada uzun süre yaşayamaz, birkaç saat içerisinde çoğunlukla bulaştırıcılıklarını kaybederler.  
    Solunum yolundan bulaşan başlıca virüs örnekleri
    VİRÜSÜN ADI ÖNEMİ AŞISI
    Grip (influenza) virüsü Erişkin ve yaşlılarda en sık viral pnömoni VAR
    Nezle virüsü Sıradan soğuk algınlığının en sık nedeni YOK
    Koronavirüs Sıradan soğuk algınlığının ikinci sık nedeni YOK
    Yeni (beta) koronavirüsler (SARS-CoV, MERS-CoV, SARS-CoV-2) Zaman içerisinde kılık değiştirmiş yepyeni virüslerdir. Zaten var olan yaşlılık, devamlılık gösteren akciğer hastalığı (KOAH, astım vb.), kontrol altına alınamamış şeker hastalığı, tümör tedavisi görenler gibi risk faktörlerini bulunduran bireylerin bağışıklık sistemi bu yeni virüslere direnemediği için ağır seyirli zatürre (pnömoni) tabloları gelişebilir. YOK
    Parainfluenza virüsü Çocuklarda nefes darlığı, havlar gibi öksürük, boğaz ağrısı, zatürre YOK
    Kızamık virüsü Çok bulaşıcı, ciddi seyirli döküntülü hastalık VAR
    Kabakulak virüsü Ateş, yanaklarda ve kulak altında şişme VAR
    Kızamıkçık virüsü Çocukta hafif, erişkinde belirgin döküntülü hastalık; gebelerde geçirilirse bebekte çok ağır sakatlıklar veya ölüm VAR
    Adenovirüs Bademcik iltihabı, zatürre, ishal VAR
    Herpes simpleks virüs Uçuk hastalığı, genital herpes YOK
    Suçiçeği virüsü Çok bulaşıcı, suçiçeği, zona VAR
    Diğer herpesvirüsler Enfeksiyöz mononükleoz YOK
      SAHNEDEKİ VİRÜSÜMÜZ: SARS-CoV-2 Şimdi gelelim son günlerin yaramaz çocuğuna: SARS-CoV-2... Aslında çok uzun yıllardır bilinen ve insanların yanı sıra yarasa, domuz, kedi, köpek, kemirgen ve kanatlılarda da hastalıklara neden olabilen bir soğuk algınlığı virüsü ailesi (coronaviridae) içerisinde yer almaya başlamış bir virüs. Neden “başlamış” dedik: Çok değil, 1,5 ay önce, 2019’un son günlerinde, bu aile içerisinde yer alan bir hayvan virüsüyken, genomunda dizilim değişikliği yaptı, yani mutasyon geçirdi ve daha önce var olmayan yeni bir insan virüsüne dönüştü. Böylece de kısa sürede dünya nüfusunu sabote edecek kıtalararası bir viral enfeksiyon (COVID-19) salgınına, yani “pandemiye” yol açtı. SARS-CoV-2’ye ait bazı özellikleri bilmeliyiz: Özellikleri açısından, başımıza daha önceki yıllarda dert olmuş, beta coronavirüs cinsi içerisinde yer alan iki virüs ile, en fazla 2003’ün SARS’ı ve biraz da 2012’nin MERS’i ile yapısal benzerlik gösteren yepyeni bir virüsümüz oldu, anlayacağınız. Bu son durumun verdiği açık bir mesaj var, aslında: Bu pandemi hiç de son olmayacak. Arada bir böyle mutant virüsler şapkadan çıkacak, gelip dünyayı yoklayacak ve bu uyanıklığın üstesinden gelemeyenlerimizi yanına alıp gidecek... Bu virüse karşı en büyük avantajımız, SARS-CoV-2’nin zarflı bir virüs olması; tıpkı diğer coronaviridae üyeleri gibi... Bu neden önemli? Virüsün şekline bakarsanız, virüsün en dış örtüsünün zarf olduğunu görürsünüz. Ucunda topuz gibi şişlikler bulunan çubuksu uzantılar içeriyor ve taç görünümü sergilediği için de bu isimle (corona: taç) anılıyor. Bütün canlılar gibi bu virüsün de dış dünya ile ilişkisini, fiziksel/kimyasal dayanıklılık ve direnç durumunu en dışları, yani zarfları belirliyor. Bu virüsün de zarfı bol miktarda lipit (yağ) içerdiği için vücut dışında, canlı olmayan yüzeylerde çok uzun süre, günlerce varlığını sürdüremiyor. Örneğin; hapşırık ya da öksürükle dışarıya attığımız solunum damlacıklarında 2-3 saat, metal yüzeylerde >3 saat, karton materyallerde 8,5 saat, plastik yüzeylerde 16 saat bulaştırıcılığını koruyor. Bu neden çok önemli bir bilgi? Bir mikroorganizmanın ne ile ve ne koşullarda bulaşacağını bilmemiz, emin olunuz, onunla başa çıkabilmenin olmazsa olmazıdır. Bulaşma: SARS-CoV, solunum sekresyonlarına temas ile bulaşıyor. Bunun için hasta ve öksüren bir bireye 1,5-2 m yaklaşmak yeterli oluyor. Hele hele tokalaşarak ya da öpüşerek bulaşma kaçınılmaz oluyor. Bulaşma büyük çoğunlukla hastalık bulguları veren, yani semptomatik bireylerden gerçekleşiyorsa da henüz belirti ve bulgu vermemiş bireylerin de sekresyonları ile virüs saçtıkları biliniyor. Bu virüs için, bir insandan başka sağlıklı olana yayılma hızı 1’in hayli üzerindedir (1,4-2,5); yani bu, hasta bir birey hastalığı ortalama 2 kişiye bulaştırıyor, demektir. Yayılma hızı, ör. influenzaya göre (1,3) hayli fazladır. SARS-CoV-2’nin insan vücudundaki ana hedefi: Akciğerlerdeki anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE-2) bulunduran hücrelerdir. Hastalarda ortaya çıkan en sık şikayetler de zaten bu nedenle öksürük ve nefes darlığıdır. HASTALIĞIN ADI: COVID-19 Bulaşmadan hastalanmaya kadarki süre (kuluçka süresi): Ortalama 5-6 gündür. Bununla birlikte, bulaşan virüsün sayısı, hasta ile temas süresi ve vücudun buna verdiği cevabın derecesine bağlı olmak üzere, 2 gün gibi çok kısa ya da 14 gün kadar uzun olabiliyor. Hastalık belirtileri: Yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı, en sık yakınmalardır. Ciddi olgularda, organların oksijenlenmesi bozulacağından, çeşitli organ fonksiyon bozuklukları ve risk grubundaki bireylerde daha fazla olmak üzere organ yetmezlikleriyle ölüm gerçekleşir. Hastalananlardan ne kadarı ölüyor? Fatalite hızı: %3,5-4. Şimdilik SARS’takinden (%11) ve MERS’tekinden (%34) bir hayli düşük gibi görünüyor. Gerçek hızı zaman gösterecek. Kimler daha çok ölüyor? Risk grupları:
    • Yaş: Ölüm riskinin yaş ile çok yakın ilişkisi vardır. Örneğin; ölüm sıklığı (fatalite hızı, hastalananlardan kaç kişinin öldüğü): >80 yaşta %15, 70-79 yaşta %8, 60-69 yaşta %3,6, 50-59 yaşta %1,3, 40-49 yaşta %0,4, 30-19 yaşta %0,2 ve <10 yaşta %0 olarak bulunmuştur.
    • Cinsiyet: Erkek düşmanı bir virüstür. Şu ana kadar hastalananların 2/3’ü erkek, 1/3’ü kadındır. Ölüm sıklığı açısından da erkekler daha şanssız görünüyor. Hastalanan erkeklerin %4,7’sine karşılık kadınların %2,8’i ölmüş durumda.
    • Altta yatan hastalıklar: Hastalananlar arasında; kalp hastalarının %13’ü, diyabetiklerin %9’u, kronik akciğer hastalığı olanlar ve hipertansif hastaların %8’i, kanser hastalarının ise %7,5’i ölmüştür. Altta yatan hastalığı olmayanlardaki ise bu olasılık %0,9’dur.
    Hastalananlar kaç günde ölüyor? Hastanede/yoğun bakımda kalış süresi: Bütün hastalar için ortalama hastanede kalma süresi yaklaşık 10 gün olarak hesaplanmıştır. Ölüm, ilk belirtilerden ortalama 14 gün sonra, ≥70 yaştakilerde ise 11,5 günde gelişiyor. Tanı nasıl kesinleştiriliyor? Laboratuvar testleri: Hasta numuneleri, şimdilik kaydıyla birkaç ildeki (Ankara, İstanbul, Erzurum) resmi referans laboratuvarlarında nükleik asit amplifikasyon testleri (PCR) kullanılarak araştırılıyor. Hastalardan hangi numuneler alınıyor? Hasta örnekleri: Pnömonisi olan olgularda trakeal aspirat veya bronkoskopi ile alınan alt solunum yolu örnekleri; buna müsait olmayan pnömonili hastalarda veya pnömoni semptomları vermeyen daha hafif olgularda ise nazofarinks yıkama örnekleri ya da nazal veya orofaringeal sürüntü örnekleri alınır. Tedavisi ya da aşısı var mı? Hüsran: Şimdilik yok... Hasta ile temas etmiş bireylerin takibi: Hasta olduğu kesinleştirilmiş bireylerle temas edenlere kendi evlerinde 14 gün karantina koşulları uygulanıyor. Bu süre içerisinde bireyler; ateşlenip ateşlenmediği, öksürük ve nefes darlığı gelişip gelişmediği yönlerinden kontrol ediliyor. NE YAPMALI, NASIL KORUNMALIYIZ?
    1. Son 14 gün içerisinde benzer şikayetleri olan bir bireyle temas etmişseniz ve ateş, öksürük, soluk almakta güçlük gibi sıkıntılarınız varsa zaman yitirmeden bir hekime başvurunuz. Bu esnada mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını kullanmayınız. Yalnızca bu şikayetleriniz varsa standart kâğıt maske takınız.
    2. Sağlıklıysanız ve sağlık çalışanı değilseniz, özel olarak bildirilmedikçe maske kullanmayınız.
    3. Yaşlıysanız ve kendinizi iyi hissetmiyorsanız soğuk havalarda dışarıya çıkmayınız.
    4. Öksürür ve hapşırırken ağzınızı kâğıt mendil ile kapatınız ve sonra mendili hemen çöpe atınız.
    5. Kış mevsimlerinde, özellikle salgın hallerinde, mümkün olduğunca tokalaşmayınız ya da zorunlu hallerde tokalaştığınız elinizle ağız, burun ve gözlerinize temas etmeyiniz ve yiyeceklere dokunmayınız. Böyle bir durumda, en kısa zamanda ellerinizi sabunlu suyla en az 20 saniye süreyle yıkayınız veya kolonya ile ya da alkol bazlı el antiseptikleri ile siliniz.
    6. Toplu taşıma araçlarında öksüren-hapşıran ya da hasta görünümlü bireylere 1,5 metreden daha fazla yaklaşmayınız. Zorunlu hallerde temas ettiyseniz, ellerinizi 20 saniye süreyle sabunlu suyla yıkayınız veya alkol bazlı el antiseptikleri veya kolonya ile siliniz.
    7. Ana bulaş yolu olmamakla birlikte bu virüsler, kirli ve cansız yüzeylerden de bulaşabiliyor. Olanaklı ise, çok insanın temas ettiği merdiven korkuluklarına, genel tuvaletlerin kapı tokmaklarına veya toplu taşıma araçlarında tutunma amaçlı gereçlere temas etmeyiniz. Ettiyseniz de o elinizle ağız, burun ve gözünüze temas etmeyiniz ve ellerinizi 20 saniye süreyle sabunlu suyla yıkamadan veya alkol bazlı el antiseptikleri veya kolonya ile silmeden önce yiyeceklere temas etmeyiniz.
    8. Tanısı kesinleştirilmiş hasta ile temas etmişlerin karantinaya alındıkları evlerinde yüzeyler her gün 1/100 sulandırılmış çamaşır suyu ile silinmelidir. Solunum sekresyonu ile belirgin şekilde bulaşmış yüzeyler ise 1/10 sulandırılmış çamaşır suyuyla,
      Prof. Dr. Ş. Volkan Özgüven Lokman Hekim Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
    Giriş Yap Lokman Hekim Online